Tuesday, December 15, 2020

Nidwalden Obwalden

Eveeet 4 Aralik'da girdigimiz "Einbürgerung" komisyonundan basariyla cikinca kendimize mini bi haftasonu kutlamasi yapalim dedik. Restoranlarin kapali olmadigi, henuz gitmedigimiz ve bize yakin olan Nidwalden ve Obwalden kantonlarina dogru yola ciktik.

Yol üstü kahvalti:) örtülü, masali hem de

Nidwalden'in Vierwaldstättersee'ye kiyisi var. Biz Buochs denen kasabasinda Hotel Krone'da kaldik. Cok uygun fiyatli, tertemiz ve bir sauna kadar sicakti odamiz. Sabah kahvalti ettigimiz salonda ve girisde cok güzel siyah beyaz fotograflar vardi. Resepsiyondaki kizla sohbet edince inekleriyle, kecileriyle, dag yollarinda yürüyen sakalli adamin orada yasayan yerli bir coban oldugunu, otelin eski sahibi sandigim janti adamin otelde uzun seneler calismis garson oldugunu, garsonun tam karsisindaki kadinin otelin 80 yasina kadar calisan sahibi oldugu, su an 95 yasinda ve köyde yasamaya devam ettigini ögrendim. Ne güzel böyle deger veren, kiymet bilen, vefali oteller olmasi. 

Stans sokaklari

Buochs'da cebimizde bi kutu bira, bi minik sise sarap, biraz kuruyemis, peynir ekmek ile göle dogru yürüdük, bir banka oturduk, ördeklerle birlikte günesi batirdik. Karsi tarafta evlerin sari sari isiklari yandi. Arkamizda antin isiklandirilmis kulede, canlar sallana sallana cinladi. 

Snow Angel yapmayi ögrendim:)

Otele dönüs yolunda gördügümüz bi kac restorani cok begenmeyince, otelde yemeye karar verdik. Garsonumuz tatli bi abiydi, italyanca konusuyordu. Yerel " Suure Moscht" cok begendik. Firat otel kahvaltilarini cok özledigi icin sabah ayri bi mutlulukla kalkti. Gece kar yagmis, etraf beyazlamisti. Güzel bir kahvaltinin ardindan, Nidwalden kantonunun merkezi olan Stans'a gittik arabayla. Oldukca büyük bir eski sehir kismi varmis. Dar dar sokaklari gezindik, evleri, catilari, sari kuslari sevdik. Onceki gün aradigimiz karli yürüyüs yollari meger buradaymis. Minik bir finükülerle yukariya ordan da üstü acik gondolla daga cikiliyormus ama kapaliydi. Bahar ya da yazin yapmalik güzel bir aktivite:Stansehorn Bahn

Obwalden'in merkezi Sarnen ile güne devam edelim dedik. Komisyona calisirken kanton ve merkezlerinin farkli isimde oldugu nadir yerlerden ikisi olarak ögrenememistim isimlerini bi türlü:)

Sarnensee wunderschön

Kirmizi banklar

Sarnen'in eski sehri daha kucukmus, sööle bi yürüyünce bitti. Güzel bir yer bulduk kahve pasta yaptik. Sarnen'i cekici kilan ise kendine ait cok güzel bir gölünün olmasi. Sarnensee'ye dere kenarindan güzel bir yürüyüsle vardik.  Tam sevdigim orta büyüklükte bir göl. Etrafini saran daglarin tepelerinde karlar var, eteklerinde öbek öbek köyler... Gölün etrafina kirmizi banklar serpistirilmis, üzerinde bir takim cümleler...ayak uzatmalik daha rahat banklar da olsa diye dusundum. 

Aksam eve dönmeden önce Luzern'e ugrayip, acik havada harika bir manzaraya karsi fondue yedikten sonra kutlamalar sona erdi. Böyle haftasonu gezilerini cok seviyorum.

Luzern'de fondue


Saturday, October 3, 2020

Cannobio'da 2 gün

Cannobio cok tehlikeli bi yer, bi harfi yanlis yazin, bambaska yerlere gidebilirsiniz. Bizim hedef Isvicre sinirinin hemen ötesinde Italya'ya gecince Lago Maggiore kiyisindaki ilk köy olan Cannobio. Stresa diye bilinen daha turistik köye 1 saat mesafede. 2 haftalik Ekim tatilinde Istanbul'a ve daha bir cok yere gidemeyince arabayla kisa mesafede ulasabilecegimiz Italyan köyü ne kadar kötü olabilir ki dedik. Ascona'yi da yol üstü duragi yapinca güzel bir mini tatil oldu. Gercekten de tahminimden cok daha büyük ve canli bir köy cikti karsimiza. Sahil boyunca sira sira evlerin altlari cafe restoran bolca. Daracik sokaklari taslarla ozenle dosenmis, pastel tonlarda boyali evler siralanmis, kemerlerle birlestirilmis, labirentli sokaklarin cogunda evler duvarlarin arkasinda, avlulu, gizli...Welchome ( http://www.welchome.holiday/en/home-en/) sitesinden buldugumuz evimiz de fena degil, göl manzarasi olmamasina ragmen. Hos benim gönlüm Rustico denen eski tas köy evlerindeydi, hele icleri güzelce restore edilenler var ki pek hoslardi...

Bavullari koyup 3 ac kabadayi olarak restoranlari tariyoruz. Kimi bos, kiminin garsonu kiminin masasi kiminin menüsü eleye eleye "Paul"ü secip yiyoruz. Garsonlarin genc, canli, kadin olmasi hosuma gidiyor. Birini Demet'e birini Doga'ya benzetiyoruz. Bay Paul havali, yirtik tisörtüyle masalar arasinda dolaniyo. Seviyoruz Paul'ü. Ne yesek lezzetli, farkli tabaklarda sunumlari güzel, tatlilari antin. Firat bardagina vurulup grappa iciyor, barik :) Velhasil 3 aksam üst üste ayni yerde yedigim nadir tatillerden biri oluyor.

Hiking icin güzel bir rota buluyoruz. https://www.outdooractive.com/en/ üzerinden rota ayrintili veriliyor cok iyi. Cannobio'da cikip, Solivo köyü üzerinden Viggiona'ya kadar ilk etap cogunlukla tirmanis. Yollari taslarla dosemisler, orman icinden gecerek yaklasik 1.5 saat sonra variyoruz Viggiona'ya. Sadece kahve molasi verebiliyoruz, ama yanimizda pastaneden aldigimiz minik kurabiyeler cok lezzetli cikiyor. Bu sefer tepeden kiyidaki Cannero'ya ulasmak icin yokus asagi inecegiz. Ama malesef araba yolundan. Yol zevkli degil. Sansimiza bisikletli bir kiz bize ara yol gösteriyor da yolun son ceyregini güzelce iniyoruz. Cannero'ya inince yine göl boyunca cafeler restoranlar var ama cogu ögle yemegini verip cafe moduma gecmis. En uctaki cafede makarnayi bulunca sevindik. Günes azalinca hava hemen sertlesiyor. Son dakka gemi ile dönmekten vazgecip, kosarak otobüse yetisiyoruz. Hem de biletsiz ve daha hizli sekilde köyümüze dönüp seriliyoruz aksam yemeginden önce. '

Sabahlari evde foccaciolu kahvalti sonrasi 2. gün daha hafif bir yürüyüs yapalim karariyla dere kenarindan Cannobio-Sant Anna turunu yaptik. Gercekten düz yolda yürümenin keyfi bi baska. Bu sefer yaprakli yollarda, orman icinden yürüdük. Ve sonunda derin bir kanyona bakan eski kilise Sant Anna'ya vardik. Oradaki restoran kapali olunca, yakindaki Traiffiume köyüne bi cafe bulma amaciyla yürüdük ve bulduk da. Cafe centro güzel bir meydan cafesiymis. Orda dinlenip, tekrar ayni yoldan döndük.

Son günümüz, Efe'nin basket antremanina yetismek icin erken bitti. Köyün icinde bir restoranda fix ögle menülü yerde yemegimizi yiyip yola koyulduk. Gotthard tüneli öncesi bir kazadan dolayi 1 saat gecikmeli olarak ama yine de Efe'yi antremana yetistirerek tatilimizi bitirdik. Lago Maggiore yakinligiyla, güzelligiyle, ferah köyleriyle gidilesi :)


Thursday, September 10, 2020

Como'da iki köy: Lenno-Tremezzo

Bu yaz pandemiden dolayi ilk kez arabayla Türkiye'ye gitmeyi düsünüp son dakka ucakla gitmeye karar vermistik. Cok da isabetli olmustu, sinirlarda kontroller kisitlamalar kuyruklar oldugunu sonradan isitecektik.

Agustos'da eve dönüp, Efe'yi "lager"e yollayinca biz de arabayla italya'ya kacalim dedik. Nispeten yakin olmasini ve italya'da vakalarin dusmesini de hesaba katarak mini bir Como turu yaptik. 

Hotel San Giorgio

Efenim, Lenno'da göl kenarinda, bol agacli genis bir bahcesi olan otelimize yerlestik. Gercekten civarda yürüyüs yapinca otelimizin konumu süpermis. Odamizda tepeden sahane göl, daglar ve civar köyler manzarasi vardi. Tam karsimizda Bellagio'nun uzayan burnunu görüyorduk. Genis bahcesinde, agaclar altinda oturup, yatip, hemen önünden göle girebildik. Hos göle girme fikri bu sefer iyice bi ürkünc geldi bana ama aslinda güzel, temiz, mavi bir göldü. Otelden köyün icine yürüyünce harika bir dondurmaci, genclerin takildigi cafe ve 2-3 tane güzel restoran var. Biz ilk aksam biraz civar yerlerde not aldigim restoranlara bakip yer bulamayinca, köyümüzdeki göl kenari restoranda yedik. Hem servis hem lezzetler cok iyiydi. 

Ertesi gün kahvaltiyi es gecip, öglene dogru genclerin takildigi cafede panini ve salata yedik. Ustüne de dondurma :). Insan sirf gölü seyrederek vakit gecirebilir. Bulutlar, suyun rengi, tekneler, vapurlar, insanlar, ördekler, kuslar baya hareketli ve degisen manzaralar...Ha bir de otele dönerken gördügümüz "cankurtaran" köpegin eitimine rastladik. Köpegin egitmenin suya attigi topu en kestirme yoldan kosup, pat diye suya atlayip kurtarmasini hayretle izledik. Cok tatli ve akilliydi köpek :)

Aksam bi önceki gün yer ayirttigimiz sik restorana gittik. Burasi Tremezzo köyünün tepeleri. Ayni sirada 2 tane daha güzelce restoran var. En ön masada yer ayirmasalar da ortam cok güzeldi. Bol bol diger masalara gelenleri seyrettik. 7 kisilik masa, 5 kisi olarak geldi ama hic istiflerini bozmadi amcalar. Gelisiyle agzimizin acik kaldigi anne baba ve yanlarinda yeni nisanlisiyla(bizce) cocuklari. Anne dimdik, upuzun ve incecik, kesin yoga yapiyo dedik. Baba filinta, parlak gülüslü, karisini öpüp durdu. 2. sise sarabi da geri yolladi begenmeyip. Bizi oturtmadiklari 2 kisilik en iyi masa bütün gece bos kaldi, gelmediler:) Zeytin agacinin altina kurulan, yuvarlak masaya hint bir aile geldi. 



Antin kuntin baslangiclar söyledik. Firat bira ki cok begendi, ben beyaz sarap. Tepeden Lenno manzarasi. Sef garson ve sahibi gelip bize anlatti yemekleri, gururla " from my garden..." deyisini evirip cevirip soyledik sonra. En sonunda bazi masalara limencello teklif edip bize etmeyince biraz bozulduk:) 
Al Veluu Ristorente
Son günümüz yagmurlu. Odanin ve manzaranin tadini cikariyoruz. Gelip gecen vapurlari, kayiklari seyrediyorum. Bugünün en büyük motivasyonu market alisverisi. Maskeleri takip daliyoruz. Zeytinyagi, bol sebze, konserve, peynir ve saraplari yüklendik. George Clooney abimizin yedigi Vanini Osvaldo zeytinyagini da aldik. Simdi sira Mussolini ve metresinin Isvicre'ye kacmadan önce öldürüldügü villayi görmek. Meger önünden gecmisiz arabayla önceki gün. Hitler de 2 gün sonra intihar edecek.
Mussolini'nin kaldigi villanin kapisi
Mussolini burda bitti!

Aradigimiz pizzacinin adresinde yeller esince, ilk gün kesiflerinden bir trattoyaya gidiyoruz ögle yemegine. Icerde uzun ince bir masada yan yana oturtuyo bizi abla. Once sevimli davraniyor ama gittikce asabi hatta kaba davrandi diyebilirim. Firat, primi piatti olarak pasta aglio oliosunu yerken tek kelime ve el hareketiyle, "carbonara" siparisi verince kadin afalliyor. Hersey o kadar tuzsuz ki ve hic bir masada tuz yok ki...Ezile büzüle salt and pepper deyince sadece pepper geliyo ve biz tuz isteyemiyoruz. Kadin devamli diger masadaki ciftle sohbette, bizle ilgilenmiyor bile. Ikinci sepet ekmek de gec ve bayat geliyor. Nihayetinde sadece biz kaliyoruz icerde ve 5 dakka sonra kapaniyor uyarisi veriyor bize. Yalniz en cok güldügümüz yer de burasi oluyor. Hem halimize hem kadinin hareketlerine hem de diger oturup susmayan cifte...Bir de sirf tuvalete gitmek isteyen bir kadin girdi iceri o da ayri komik!

Trattoria Rana( kurbaga demek) 

Kahvemizi Menaggio'da icip deligibi yagmur esliginde yola koyulduk. Menaggio nispeten daha büyükce bir köy, daha önce gelmistik, hatirlamis olduk tekrar. Ben Lenno gibi daha ufak ve yakin tepelerinde restoran olan köyleri seviyorum. 

Monday, June 1, 2020

Morshach-Schwyz ve Arth-Zug

Burda girdigimiz tasli daracik patika yol beni cocukluguma goturdu. Tepeden gordugumuz yemyesil otlaklar, ara ara gözüken göl ve hic bitmeyen ineklerden gelen can sesleri... Yol uzerinde hic su yok ancak ikinci yarisinda gordugumuz Rütli Hof'un acik mutfaginda musluktan ictigimiz su harika geldi. Cok sirin kalinasi bi yer ayrica. Bu rotayi insandan hic kacmayan ve cok yakinlasabilecegin kocaman ineklerle hatirlayacagim. Ancak bir de ilk defa gördügüm uzun boyunlu komik lamalari da yazmam gerek. Tavuk, at, keci gibi bir sürü güzel hayvan görmek ve siki bi yuruyus yapmak icin ideal. 


Biz daha sonra Zug gölünün alt ucundaki Arth'da günesi batirdik. Buldugumuz restoran (Gartenlaube) yemekleri ile olmasa da yeri ile sahaneydi. Karabataklar balik avlarken, upuzun trenler karsi kiyidan gecerken ve  karsidaki dagin tepesinden günes asagiya süzüle süzüle inerken seyre dalmak icin tekrar gidilir...

Cham-Zug


Zug gölü Isvicre'de gunesin en güzel battigi yermis diye okudum. Gölün kuzey ucundaki Cham'da genis cimenlik alan, gol kenari yuruyus yolu, göle girme piknik yapma imkanlari var.  Yine bu cimelik alanda Villa Villette adinda güzel bir restoran-cafe var. Biz ilk defa Zug'a has "kirshtorte"yi burda yedik. Daha kirazlar ucusacak icinde diye beklerken, likör olarak kullandiklarini ögrendik. Cham'da kisa ama guzel bir yuruyusun ardindan, Zug'a gittik. 
Zug gölü romantik ve günes batisi gercekten güzel. Pizzeria San Marco'nun göl kenarina cikarttigi masalardan birinde gayet lezzetli yedik ictik. Zug, Basel'e yakinligi ve Akdeniz havasiyla bizi fethetti. Tekrar gidilesi...


Sigriswill-Thun




Hem göl hem dag manzarali bir yuruyus icin Sigriswill'e gidiniz. Biz asma kopruyu gecerek yapilan rotayi degil 26 nolu "Panorama Weg"i sectik. Merligen'e kadar yaklasik 1.5 saat yuruyorsunuz. Genis toprakli yol, koylerden gecerken asfalt oluyor. Yol uzerinde bol bol su alabileceginiz cesme var, bosuna yuk yapmayin. Gol ve daglar muhtesem. Zaman zaman orman yoluna giriyorsun. Bu 26 nolu rota aslinda 62 kmlik bir rotaymis, yani "rundweg" degil. O yuzden biz Merligen'de dinlenip, ayni rotadan geri donduk. Tabii bakis acimiz degistiginden manzara da degisiyor. Donus cok daha yokuslu. Kus sesleri eslik ediyor. Fazla inek kuzu gormedik. Sigriswill'den Thun'a gittik arabayla. Aare kiyisinda guzel bir yürüyüs yolu var. Su gayet temiz ve mavi...Kunstmuseum civarinda cimenlere yayilmalik ve gole girmelik yerler var.