İlk kez yatılı açık hava festivaline katılacaktım, çok
heyecanlıydım. Efe Fırat ve ben çadırımızı kuracak, fermuarını çekip Placebo
dinleyecek, geri gelip sızacaktık.
Tepeden Gampel festival alanı |
Tam da Patti Smith’in 'Çoluk Çocuk' adlı kitabını okuyorum.
Patti öyle güzel, sade bir sinema
diliyle yazmış ki , okudukça 68’li yılları daha çok seviyorum, gözümde canlandırabiliyorum,
Chelsea Hotel'de kalıyorum, o dönemin müziklerini tarıyorum yeniden. Youtube’dan
eski röportajları seyrediyorum. Patti çok matrak bir kadınmış. ‘’ Kahkahalar. Hayatta
kalabilmek için önemli bir malzeme. Ve biz sık sık kahkaha atardık.’’ Woodstock’ın yapıldığı 1969 yılında, Patti Chelsea Hotel’de kalıyor. Ancak henüz, sadece
şiir yazmayla boğuşan 22 yaşında bir kız. ‘’ Ancak otelin kendine has dünyasına öylesine
kapılmıştım ki ne festivalden, ne de festivalin ne anlama geldiğinden
haberdardım.’’
Woodstock 15-16-17 Ağustos 1969’da yapılmış, bizim Gampel 16-19 Ağustos’da, iyiye işaret diyerek çıktık yola.
Önce Bob Dylan dinleyerek
başlayan araba yolculuğumuz, Efe’nin isteğiyle Teoman’la devam etti. Sonra Efe
uyudu. Daha önce hiç geçmediğimiz yollardan geçip Gampel’a doğru yol alıyorduk.
Yüksek karlı dağların yamacına kurulmus minik köylerden geçtik. Burası Wallis
bölgesiymiş İsvicre’nin. Navigasyonumuzun az kilometreye çok zaman vermesini
önce virajlı tek gidiş gelişli dar yollara verdik. Ancak daha sonra şaşkın
bakışlarımız altında arabamızı bir trene bindirdik. Uzun, zifiri karanlık bir tünelden arabalı trenle geçtik. Acaip bi duygu: Arabadasın, araba duruyor,
tren gidiyor, araba gidiyo gibi ama şoförün gözler kapalı, çuf çuf sesleri
geliyor… Hmmm iyi ki çıkmişız bu yolculuğa!
Ve Gampel aşağılarda bizi bekliyor. Arabayı park edip,
eşyalarımızla festival alanına giden otobüse atlıyoruz. Festival alanına girince çoktan kurulmuş olan
çadır kalabalığının içinde kendimize 10
metrekare kadar bir yer arıyoruz. Her renkten boy boy yüzlerce çadır var
etrafta. Dolap kadar buzluklarla biralar
taşıyolar, herkes bikinili, hava sıcak, ben niye getirmedim ki. Demek Avrupa
gençliği böyle eğleniyor. Woodstock havasına iyice giriyorum.
iyi iş çıkardık :) |
Çadırımızı güzelce
kurup bir zafer edasıyla yiyecek alanına yöneldik. Sonra ana ve yan sahnelerin
kurulduğu, konserin olacağı alana girdik. Burası büyük bir panayır yerine
benziyordu. Daha saat 6 olmasına rağmen, uzaklarda canlı bir grubun sesi, diğer
seslere karışıyordu. İçerde lünapark bile vardı, alışveriş caddesi, yeme içme
alanları ve bir sürü disko-bar. Hepsinden farklı müzikler ortada buluşunca 2
tur atıp dönüp dinlenelim kararı aldık.
Promosyoncu ablalardan aldığımız su tabancasıyla Efe baya bi eğlendi.
Minik mavi çadırımız bizi uykuya çağırıyordu.
komşularla su savaşı yaptık! |
Akşam olunca tekrar panayır alanına gittik. Millet latin müziğiyle dans ederken, disko disko zıplarken benim gibi eski bir rockçı Placebo dinlemek için gelmiş hahahaha….Daha konsere 1,5 saat vardı ve biz bu gürültü işkencesinden nasıl kurtuluruz derdindeydik ama yapacak bir şey yoktu. Neyse ki Placebo tam zamanında çıkıyor sahneye. İlk 2 şarkı sevdiğimizden. Efe olunca tabii biraz gerilerden ama yüksek bir yerden seyrettik. Yine de içimden sahneye yakın olabilseydim keşke diye geçirdim. Benim ve Efe’nin favori şarkılarını çaldılar ama Fırat’ınkini çalmadılar. Efe bazı bazı bazı bakmadı, yattı, sıkıldı, bi Rammstein heyecanı yoktu zaten başından beri kendisinde ama yine de şarkısı çalınca gözleri parladı!
işte festivalin en küçük rockçısı:) |
Placebo çaldı ve
gitti, baterist abiyi beğendim, Brian’ın seyirciyle hiç işi olmadı, çok az
iletişim kurdu. Aslında bu seyirciye bu konser. Düşündüm ki ben Placebo olsam
böyle bir festivalde çalmam. Ya da açık
hava festivalinin olayı bu, ben yeni gördüm.
Efe’yle ortak kullanılan duş-tuvaletlerde dişimizi
fırçaladık, buz gibi sudan içtik, şişelerimizi ve su tabancalarimizi doldurduk.
Woodstock’da nasıldı bilmiyorum ama 1 franka girdiğimiz tuvaletler gayet temiz
ve düzenliydi.
Fırat horlarken, Efe’yle çadırda biraz oynaştık, Efe
fenerinin işe yaradığını görünce çok iyi hissetti. Gece hayret edilecek kadar
soğudu hava, donan burnumu Efe’nin sırtına gömüp biraz ısındım. Ama üşümekten
uyuyamadım. Çadır ve kamp hayatıyla ilgili eksiklerimizi bir bir not ettim!
Sabah her yerim tutulmuş şekilde uyandım. Fırat çoktan kalkmıştı, biz de Efe’yle
hızla temiz ve güzel tuvaletimize doğru koşturduk. Bir de ne görelim: tüm
Avrupa gençliği almış şampuanını, makyaj çantasını sabırla kuyrukta sıra
beklemekte. Tuvalet duş ayrı kuyruklar mı biz sadece çiş yapıcaz burada mı
bekliycem gibi sorularla sarstım kendimi, sonra direkt kasaya gidip Efe’yi
işaret edip 1 frankı verip girdik içeri. Buz gibi suyla yüzümüzü yıkadık. Duşsuz
uyanamayan gençliğe el sallayıp Gampel’e veda ettik.çadırı söküyoz, gitme zamanı. |
Bizim Gampel ile Patti’nin Woodstock'u arasındaki tek
ortaklık Ağustos ortasında olmalarıydı..
Ailece güzel bir
macera yaşadık. İyi bir çadır ve uyku tulumuyla kalınmayacak yer yoktur artık
bizim için.