İstanbul-Atina’nın 1 saat olduğunu öğrenince baya
şaşırıyorum. İstanbul-Samsun bile 1.5 saat.
Atina’da Pire limanında 1 gece konaklıyoruz. Pire zaten tam
bir gece konaklamalık, limanında şöyle bir yürüyüş yapmalık bir yer. Ertesi
sabah uyanıp 1.5 saat sonra Spetses’de olucaz. Liman çok büyük ama bir o kadar
da düzenli. Feribotu bulup güzelce yerleşiyoruz. Biz ilk durağın bizim ada olan
Spetses olacağını varsayarak yapılan anonsa da aldırış etmeyerek feribot
limana yanaşınca bavulları alıp hop indik. O arada bize burası neresi diye
soran bi başka turist aileye de gayet rahat Spetses yanlış bilgisini de verdik.
Elimizde bavullar bizi karşılaması gereken, üstünde Kabadayi yazılı kağıt tutan
Yunan teyzeyi ararken gözlerimiz, o diğer turist aile aceleyle gemiden inip
Hydra burası diye bizi telaşla uyarınca, ne olduğunu idrak edemeden gerisin
geri atıyoruz kendimizi feribota. İşte böyle başlıyor maceramız…Terasımızdan Spetses manzarası |
Spetses’deki otelimizi çok sevdik. 2. Kattaki odamızın geniş
terası beyaz evler ardından deniz manzarasıyla akşamüstü dinlenmeleri için
mükemmeldi. Merkezde ama yine de sakin bir sokakta. 4 gece konakladığımız otelde
gerçekten kendimizi evimizde hissettik. Ben sabahları Efe ve Fırat uyurken,
kalkıp yürüyerek merkezdeki sahile iniyordum. Tek tük dükkanlar açılırken,
balık tezgahlarında ilk müşterilere en taze balıklar satılırken, marketlere
yeni domatesler karpuzlar gelirken ben Yunan teyzelerle denize giren turisttim.
Merkezdeki deniz çok parlak olmasa da orda yaşayan insanlarla bir süreliğine de
olsa aynı ritueli yaşamak, onları izlemek, ne konuştuklarını anlamadan
dinlemek güzeldi. Denize kurdukları
raylı bir sistem sayesinde tekerlekli sandalyeyle bile gelip denize
girebiliyordu insanlar. Bu kadar deniz işlemişti hayatlarına ruhlarına. Çıkışta ben de markete uğrayıp dayanamayıp
mis kokulu domateslerden , pastaneye uğrayıp çıtır çıtır ıspanaklı ve Efe’ye
sosisli böreklerden alıyordum. Halbuki otelin kahvaltısı da süperdi. Her sabah
değişik bişey pişirip getiriyodu Maria teyze. Benim domatesleri görünce ben sana
yaparım domates sen alma dedi. Giderken de bana kekik hediye etti sonra aynı tatlı teyze.
Nerde kayık görsem gidip sarılasım geliyor deli miyim? |
Saçlar jöleli, parfümler sürüleli, akşama geçilmeli |
Spetses’i özel yapan diğer bir şey de at arabaları. Hepsi
tertemiz, tekerlekleri kocaman ve mavi beyaz ya da kırmızı boyalı, nasıl
oluyosa hiç koku yok. Adanın belli başlı yerlerine at arabasıyla gidebiliyosun.
Mesela biz otobüsle gittiğimiz yakınca bi plajdan geç vakit at arabasıyla
döndük. Çok güzel, çok romantik ve eğlenceli.
Akşamları at arabasının kenarına fenerler takmışlar ve mum yanıyo
içlerinde. Ben bayıldım tabii buna. Keşke bizim İstanbul’daki Prens
adalarımızda da böyle tertemiz at arabaları olsa diye düşünmeden edemedim.
Spetses limanından sağa ve sola doğru denize paralel upuzuuun bir yürüyüş
yolu var taverneların da olduğu. Bu yolda da at arabaları gidiyor ve onların
nallarının çıkardığı farklı ritimler
eşliğinde yürümek de çok güzel.
Kalispera, gidelim geri limana |
Spetses limanında gezinti |
Limandan sağa doğru yürüyünce yaklaşık yarım saat sonra eski
limana varıyorsun. Sorsan 10-15 dakika derler ama değil. Orada 2 akşam 2 güzel
restoranda yedik. Tarsanas reservasyonsuz gittiğimiz halde ufak balkonunda bize
yer açtı. Didem’in tavsiyesiyle gittiğimiz CarlOff’a reservasyon yaptırdık ve
antin kuntin Yunan mutfağının da lezzetli olabileceğini gördük.
Limandan sola
doğru yürüdüğünde de yine uzun bir yol var deniz kenarında. Adanın en eski
tavernalarından birine niyet ettik ama olmadı, biz de sahile masa atan şirin bi
tavernada yedik çakıllara basa basa. Bu arada Çipura ve Çipras ikilisi baya bi
espiri malzemesi yapılıyor. Beni üzen bi konu ise sardalya olmaması. Yerini de
hiçbişey tutmuyor ki ... Barbun ve kalamarda teselli bulduk. Bir de reçina
şarabı yok. Uzo, bira ve beyaz şarap gırla.
Carloff tek f mi çift f mi iddiasını ben kazandım :) |
Spetses’in denizi beni çok etkilemedi. Çok daha güzel,
berrak, mavi denizlere girdim diğer adalarda. Belki bakir koylara
ulaşamadığımız içindir.Sonuçta biz yüreğimizin değil otobüsün gittiği yere kadar gittik :) Eminim çok daha güzel
plajları vardır.
Ada yeşil, zeytin ağaçları, çam ağaçları mis gibi. Zaten ilk
adı ‘pine tree island’ imiş. Spetses ise aroma demekmiş. Island of
Aromas…
Şimdi size kısa kısa
bilgiler verip daha sonra sizi Hydra
adasına davet ediyorum.
Kaldığımız otel: https://www.niriides-spetses.gr/.
Giderseniz büyük teraslı odayı tutun derim.
Gittiğimiz plajlar:
Agios Mamas: Benim sabah otelden yürüyerek gittiğim plaj.
Kahvaltı öncesi yüzmk için güzel.
Zogeria'da zeytin ağacının gölgesinde mutlu bir Fırat |
Zogeria: Botla ulaşılan plaj. Deniz, çakıl sahil ve hemen arkasında zeytin ağaçları. Büyük bir zeytin ağacının gölgesinde uzandık. Tekneler de yanaşabiliyor. Tavernası güzel.
Anargyroi: En sevdiğimiz plaj bu oldu.2 kez geldik otobüsle.
Uzunca bir sahili var çakıl. İskele
olması hayatımızı kurtardı. Bo bol denize atladık ve slow motion filmler
çekerek atlayışlarımızı ölümsüzleştirdik. Buradaki taverna da çok güzel. Çam
ağaçlarının gölgesinde masalar ve yemeğin üstüne ‘please allow me to have coffee on me’
diyen tatlı garsonlar.
Paradise: Her adanın olmazsa olmaz plaj adı. Çeşme’deki
Paparazzinin ilk halini hatırlattı bana. Müzik var. Restoranı şık.En güzeli plajdan at arabasıyla rüzgarlı rüzgarlı
dönmekti.
Yemek üstüne içilen Greek coffee |
Buralarda Türk turist yok :) |
Atlamaktan yorgun düşmüş Efe |
Paradise'de parti moduna girince tokalandık:) |