Wednesday, December 12, 2018

London: Kasim 2018

Baker Street istasyonu orjinal haliyle kalmis nadir istasyonlardan. S. Holmes'e de bu yakisir ;)
Bir London gezisi ile basbasayiz yeniden. Bir onceki gidisimizde ilk tiyatro deneyimimizi basari ve mutlulukla yasamistik. Artik muzikallerden zevk almadigim icin, acaba anlar miyiz tiyatroya gitsek diye dusunup dolanirken, Pinter Theatre'da gisedeki kiz o kadar tatli davranmisti ki, Firat'i itfaiyeci yapip, acayip indirimli bir fiyat verince o aksam icin bilet alivermistik. Ve o aksam seyrettigimiz oyun " The Birtday Party" ile Ingiltere'de tiyatro seyredebilecegimizi anladik. Oyun, sahne dekoru, salon, isiklandirma, oyuncular ve en onemlisi Ingilizce mukemmeldi. O seyahatte seyrettigim oyunlari ayri bir blog yazisi yapacagim. Zira, tiyatro salonlarina ismini veren sahsiyetler ve seyrettigim oyunlar hakkinda cok sey ogrendim. Gelelim Kasim seyahatine.

Bu sefer Fulya'nin vasitasiyla tanisacagimiz Sevim bizi misafir etti. Yeni evini de boylece hayirlamis olduk. Vegan oldugunu bilmedigimiz icin goturdugumuz cikolata ve peynirler kimlerin kismeti olacak bilmiyorum :) Sevim bizi ilk aksam vegan bir restorana goturdu. Her aksam o restoranda yiyebilsem ben de vegan olabilirim. "Farmacy" hem cok şık hem cok lezzetli, hem de cok guleryuzlu.

Gitmeden once sadece 1 aksam icin bilet almistiim. Zira tiyatro biletlerini ayni gunun oyununa direkt giseden "day ticket" fiyatiyla ya da tkts'nin bilet satis yerinden indirimli fiyatlarla alabiliyorsun. Hos bu sefer tkts beni biraz gerdi. Cabuk karar vermek gerekiyor ve biletin yerini ekrandan gostermiyorlar. Iste 5 gunde basimiza gelenler:

Seyrettiklerim:

The Comedy About a Bank Robbery: Eglenceli olacagi garantiydi. "The Play that Goes Wrong" u yazanlar tarafindan kaleme alinmis. Bir cok yanlis anlasilma, kelime oyunu, durum komedisi vardi. Cok gulduk ve seyirci de gercekten nerde ne tepki verecegini cok iyi biliyor. Criterion Theatre hemen Piccadily Circus'da 1875'den beri hizmet vermekte.
" Poppy Land" Daha sonra bazi taksilerin onunde ya da birinin yakasinda da siyah gelincikleri farkettim.
Young Men: Wilton's Music Hall'da internette gorup ilginc olabilir diye aldigim dans ve film gosterisi. Balletboyz danscilariyla once filmi cekiliyor. Biz filmin bir sahnesini seyrederken, birden filmdeki danscilar gercek olarak sahnede beliriyor ve o sahneyi onumuzde dans ederek oynuyorlar. Muzikler ise tuyler urpertici, cok guzel, besteci Keaton Henson. Konusu kisaca 1. Dunya Savasina gonderilen bir grup askerin hisleri, yasadiklari. Lobide gordugum enstalasyondaki gelinciklerin 1. dunya savasinda hayatini kaybedenleri simgeleyen cicek oldugunu ogreniyorum.

Wyndam Theatre'da yanimizdakiler gelmeyince sola kaydik:)
The Height of the Storm: Tarihi Wyndam's Theatre'da 1. balkon 1. siradayiz. Tiyatro'nun ici acik yesil renkte dekore edilmis. C.Wyndam abi Criterion ile birlikte 2 tiyatronun sahibi ve ayni zamanda oyuncu. Transparan perdenin ardindan sahnenin dekorunu hissedebiliyorsun. 84 yasindaki Eileen Atkins ( Crown'daki Queen Mary) ve 71 yasindaki Jonathan Pryce kari kocayi oynuyor. Biraz The Hours filmi tadinda. Yazari merak edip bakiyorum: Florian Zeller: Fransiz genc yazar. Bence hikayesi cok guzeldi. Aileyi ve icindeki ikili uclu iliskileri ele almis, insani dusundurtuyor. The Times " A play takes us to the edge of what it is to love" demis.

Exodus: Offwestend denen westend disindaki alternatif tiyatrolara da el attik. Finborough Theatre bizim ikinci kat gibi bir apartmanin son katina kurulmus bir oda tiyatrosu. Oyun ve oyuncular beni biraz zorladi. Offwestend'de basarili olan oyunlarin cogu westende transfer oluyorlarmis, ben bu oyuna pek sans vermedim :(

Yeme Icme: 

Taze cider gibisi yok. Artik yavas yavas barda isimlerine bakip ogrenmeye de basladim.

Farmacy: Ilk vegan restoran deneyimim sahaneydi. Vejeteryan olabilme kapasitem ve ihtimalim var. Nothing Hill'de,  Sevim sayesinde ogrendik:)

Taro: Soho'da tiyatro cikisi acikinca gittik ve bayagi begendik. Sushi noddle sake ne ararsan var.
Bu gezinin en iyi pub odulunu "The Herreford Arms" aldi.
The Herreford Arms: Finborough'a gideriken yine kafadan girdigimiz bir pub. Ancak pub food otesi cok iyi bir menusu var. Biz pie yedik ve o bile klasik gelmedi ve superdi. Ayrica yemege gidilir. Buyuk ve rahat olmasi da arti puan. Garson yemegi gec getirdigi icin bize bira ismarladi :)

Wolseley: Ilk kez klasik cay saati yaptik. Ortam guzel, biraz fazla kalabalik ve gurultulu o ayri. Cahiliz tabii, geldi tatli tuzlu karisiklar. Cayimizi da soyledik. Tuzlular ac karna iyi geldi de tatlilar cok icimizi acmadi ama yemis bulunduk. Meger istedigin kadar tekrar soyleyebiliyormussun. E madem oyle getir tuzlulardan bir demet daha dedik ama tatlilar tikamisti coktan.

Clifton Nurseries/The Quince Tree Cafe: Nursery yani fidanlik icinde cafe ya da restoran pek moda. Gecen sefer Atakan'larla da boyle bir yere gitmistik. Simdi Sevim'in onerisiyle kahvaltiya geldik ve cok begendik. En iyi eksi maya ekmek burda!

Il Brandfords: Ilk London zamanlarimizda T. Brule sayesinde buldugumuz kucuk italyan cafesi. O zaman gittigimizde bombostu. Bu sefer minik mekandaki masa sayisi ve insan sayisi artmis, menu cesitlenmis ve artik bilinen bir yer olmus. Biz eski gunlerin hatrina kahvemizi ictik, tiremusu yedik.

Kitapcilar:

Hatchards: Hemen Fort Mason'in yanindaymis meger ama ben yeni gordum ve hemen cikamadim. ilk 1797'de St. Pancras'da acmis dukkani Bay Hatchard. Oraya da giderim bir gun insallah. Cok guzel bolumlendirmisler, araya guzel sozler serpistirmisler, oturmak okumak icin koltuk yapmislar. Ben de uzun uzun dolandiktan sonra listemdeki 2 kitabi aldim. Elisabeth Strout ismini sanirim tiyatro oyunlarina bakarken gordum. Zira kitabi okuduktan sonra kitabin tiyatro oyunu oldugunu ve basrolunu Ozark'da son 2 haftadir bol bol yuzunu gordugum Laura Linney'in oynadigini ogrenmek cok hos bir tesaduf oldu. Ve tabii ki bir sonraki seyahat icin hemen biletler alindi :) Tesekkurler Firat:)E. Strout'un kitabi cok kolay anlasilir ve akici bir dille yazmis. Ancak 2. kitabim o kadar hizli gitmiyor. Ingilizcem cogu yerde yetersiz kaliyor. O da Alain de Botton'un kitabi: The Course of Love. Hala okuyorum. Sanirim bir de Turkce okumam gerekecek.
Hatcards icinde dolanirken arada cumlecikler fisildiyor yazarlar...
Foyles: Buyuk bir kitapci ancak raf aralarinda oturacak dinlenecek sakin kalinacak bir yer olmadigini (ihtiyac duyunca ve bulamayinca) farkedince eksi puani verdik.

Waterstones: Nothing Hill filmindeki yeni nesil kotu kitapci degil miydi bu? Evet biraz yorucu buyuklukte ama Firat ornegin burda oturup toplanti yapabildi telefonuyla.

Daunt Books: Tarihi ve camekanli tavaniyla goze hitap eden kitapci. Insani kitap almaya iten bir gucu var:)

Eve donunce Guy Ritchie'nin yonettigi Robert Downey ve Jude Law'un oynadigi 2 adet Sherlock Holmes filmini seyrederek bu geziyi taclandirdik.

No comments:

Post a Comment