Monday, June 11, 2012

Kasedi geriye saralim...27 Nisan, Costa Del Sol

Birimiz Basel'den ücümüz Istanbul'dan nereye ucsak da kendimize bi guzellik yapsak diye dusunduk.Direkt ve uygun ucus kriterini tek zorlayan faktor Fusun'un yeni yer gorme saplantisiydi. Diger ucumuzun bir tarafindan gordugu Costa del Sol'un sirin bir kasabasi olan Marbella'da bulustuk. İste bu guzel geziden aklimda kalanlar:

Gezimizin otellerini Sibel'in marifetli ellerine birakmıştik. Nitekim ilk otelimiz Buda konseptli, resepsiyonunda Orhan Pamuk'un butun kitaplarini okumus bir ispanyol abili, tatil rotamizi onune actıgı haritadan yeniden cizen ikinci ispanyol abili olunca Sibel'i alkisladik.

 Marbella sokaklari hatirladigim gibi dar, uzun, çicekli balkonlarin altlari, evlerin avluya acilan girisleri desen desen seramik kapli, portakallari ustunde agaclari ile cok sevimli. Bulusmamizin serefine kosedeki kafede tatil boyunca cok ender bulacagimizi daha sonra anlayacagimiz gunesi sirtimiza alip tapaslari ve ''cervezia''larımızı  ismarliyoruz. Salud!

Yaklaşık 10 sene once gittigimde aldigim notlar arasinda kart atacaklarım yazmisim esittir: miguel (medico serviso) ve joli(tapas, marbella). Joli kim? Erkek mı, kadın mı , hangi tapas bar? Muhtemelen Fırat'la tesadufen bulup cok sevdigimiz tapasçıdaki garson!  İlk aksam yemekte saraplari ictikten sonra sahile iniyoruz ve ben o tapasçıyı görünce hatirliyorum. Veee Joli'yi sorup sorusturup buluyorum. Öpüşüp konuşuyoruz Joli'yle. Hic hatirlamiyoruz birbirimizi ama ne onemi var ben ona ingilizce anlatiyorum derdimi, o bize 4 bira ismarliyor ve kadehlerimizi Joli'ye kaldiriyoruz. Tatile gittiginizde tanidiginiz yerleri, insanlari not alin!

Resepsiyondaki ikinci ispanyol abinin oraya gitmeyin, buraya gidin bura oranin 30 sene onceki turist degmemis hali, cok daha guzel, lokal hem yolda manzara da inanilmaz tavsiyesiyle rotayi ceviriyoruz. Ama Costa del Sol henuz sezonu acmadigindan, hava tipir tipir yagmurlu oldugundan sokaklarda sadece 4 kiz, portakal agaclari ve kuslar seklinde yuruyoruz. Zar zor bir yer bulup karnımızı doyuruyoruz.

Ancak yol manzaralari gercekten guzel. Ünlü ''white town" köyleri  tepelerin üstüne kar yagmış gibi yerleşmişler. Ne kadar çok katirtirnağı var. Sarı sarı geçtikçe yanından, Firat ve Kaş gunleri geliyor aklima, gulumsuyorum. Füsun tabii ki uyuyor. Ancak bu romantik dakikalarim Ajda Pekkan'in 'arada sırada aklımaa geliyor....' nagmeleriyle bölünüyor. Zira icimizden sadece Sinem arkadasimız cd almis O da az almis. Neyse ki daha sonra iphonu bisekilde arabaya baglayip alternatifleri bir anda binlere cikariyoruz.

Tatilin en firtinali gunu otelimizin onceden ayarlanmadigi tek gun ayrica. Rondadayiz.Henuz hava gunesli! Vakit kaybetmeden boga guresi arenasini gezip, abartmiyorum yuz kere ( 3 kiz 30 kere sorsa) arenanin icindeki topragin rengi neydi Sebnem sorularini cevaplayip (albero), Rondanin muhtesem manzarasinda gezinip fotolanip, tavsiye edilen otelleri bulup, yer bulamayip, yorgunluktan kendimizi bir cafeye atiyoruz. İcerde ünlü matadorlarin resimleri asılı, guzel hafif bir ispanyolca sarki caliyor. Disarda deli gibi yagmur yagiyor. İpad Sibel iş basinda booking.com'dan otel bakiyor. Az sonra tatilain en isabetli kararini verecek bu 4 kiz! Once sansli oldugumuzu dusunduk, hemen kafenin karsisindaki otelde hem de 4 kisilik bir oda var. Hemen tuttuk tabii. Elimizdekileri birakip cikalim diye odaya girdik. Ama öyle bi yagiyo ki cikip napcan? Odada durdukca da burnumuza kötü kokular gelmeye başlıyor ama kimse de bisey demiyor, zaten zor bulmusuz, herkes sadece kendi koku aliyor gibi sessiz. Kısa bir süre sonra bi koku mu var, lagim gibi mi, o tarfta da var mi, tuvaletten mi, ruzgar ters esiyo ondan sanirim, uyuyabilcez mi, baska otel bulur muyuz, ne diycez kiza, iptal edelim o zaman e hadi madem alin esyalari gidelim sonucuna ulaşıyoruz. Veee kanyondan cook uzakta, temiz odamiza kavusuyoruz.

Tatilin değil Turkiyenin en iyi bayan soforu Sinem: Arcos'un daracik, dolambacli, virajli sokaklarindan biz arabanin arkasinda bile büzüsürken sen en cool halinle aynalari bile kapatmadan gectin ya  ben ehliyetimi yakmak istedim.
Costa del Sol turunda bir de ''white town'' gorelim derseniz Arcos hem cok guzel hem de yeterli. !

Okyanus: Bu da Sinemimizin olmazsa olmaziydi. Aslinda kendisi Cebelitarik'i gecmek istedi ama biz durdurduk.Okyanusa karsi nefeslerimizi almak, dalgalarin sesini zangir zangir kulaklarimizda duymak, ruzgara saclarimizi savurmak ve ucsuz bucaksiz okyanusun kiyisinda bir nokta gibi hissetmek guzeldi.

Tatilin en guzel keyifli yemegi Jerez'de kaldigimiz otelin kendi restauranindaki yemekti. Tapas begenmeyen, hatta asagilayan, cesitlerini küçümseyen Füsun bile mutlu  burdaki tapaslardan. En eglenen masa biziz! Hatta yan masada İsvicreli 2 ciftle caktirmadan yarişıyoruz kahkaha konusunda. Bu arada Jerez'deki oteli de Sibelimiz yine ipadden tum yetkilerini kullanarak buldu ve tebrikleri haketti. Resepsiyondaki kadinin derinliklerden gelen " through the  garden " sesi, bahcesinde ikram ettigi kirazli likörler ve çerez bize cok iyi geldi.

Son ve asil nokta Sevilla. Buyuk sehir gibisi yok! Otelin adresini bulalim derken Sevillanin araba girmeyen buyuk meydanlarinda saskin gozler arasindan, usta soforumuzun direksiyon hakimiyetinde dolanip baya bi goruyoruz etrafi. Aksamina Akpara ailesi ile de bulusup sangrialarimiza kavusuyoruz. Fusun ile beraber Firat'in özel istegi uzerine bir adet klasik cervezia bardagi "çaliyoruz" ama universitedeki halimizden eser kalmamis, cok ama cok tirsiyoruz. Ertesi gün Kathedralde Colombus'a selam edip, iki kola ayriliyoruz ve İspanyol markalarina saldiriyoruz. Deli gibi ayakkabi magazasi var ama hic biri bana hitap etmiyor :)

Sevilla- Malaga uzun ama duz bir yol! Füsun Ronda'da otel kahvaltisından aldigi tek portakali soyuyor, mis gibi portakal kokuyor araba, herkese 1 dilim veriyor.
Birimiz Basel'e, üçümüz İstanbul'a donmek uzere ayriliyoruz. Hani bu yolculugun fotolari derseniz hepsi Sibel ve Füsun'da. Konuyla ilgili fotolari bana gonderirseniz eklerim. Yoksa bu yazi ciceksiz balkona benziycek.

Viva Espania :)

5 comments:

  1. arena'nın toprak rengi neydi? walla unuttum:)
    ne güsel yazmışın edim, dışardan bir gözle okudum da, bayaa aksi bi kızmış bu füs,ay iyi dayanmışsınız. her dediğine de bakmayın onun...seneye sizin istediğiniz diyarlara gidelim...
    fotoları toparlayamadık daha desem? fotoların hası sibel'de de, bendekilerden birkaç tane göndereyim, balkonumuz çiçeksiz kalmasın:)

    ReplyDelete
  2. aaaa füs'süz tatil de çiçeksiz balkona benzer :) taktım balkona çiçeğe hayırdır!

    ReplyDelete
  3. caldiniz ama yanlis bardak caldiniz.
    yine de sag olun, var olun.

    ve girlmeyen yerlere girdi iseniz, trafik cezalarinin budget üzerinden sinem'e yollanmasi an meselesidir kanaatimce...

    ReplyDelete
  4. Gezmiş kadar oldum sizinle kızlar!Çok yaşayın, çok gezin, böyle tatlı tatlı anlat sen de Şebnemcim.Tasvirler harika film gibi canlandı hepsi gözümde.Efeciğimi de sıkıştıra sıkıştıra öperim,resimlerini izliyorum hep.Hangi birine yorum yazayım,hepsi pek tatlı.Fırat'a selamlar,seni de özlemle öpüyorum canım.

    ReplyDelete